Enflasyonun Bize Söylediği

Albaraka Banknot
5 min readJul 11, 2019

“Enflasyon rakamları gerçek değil…” , “Benim enflasyonum %50…”, “O fiyata domates neredeyse gidelim biz de alalım…”, “Enflasyon düşüyor diyorlar ama pazarda işin rengi öyle değil…”, “Önceden 100 Lira’ya bir haftalık alışveriş yapardık şimdi bir günde bitiyor…”

Son dönemin birçok dost meclisinde bu sözler gelmiştir illa ki kulağımıza. Ekonomide içinden geçtiğimiz dönem hemen her kesimden insanımızı açıklanan ekonomik göstergelere karşı daha duyarlı hale getirdi. Halkın yaşantısını en çok etkileyen göstergelerin başında enflasyon ve istihdam verileri geldiği için de bu verilerin reaksiyonu sohbet gündemlerimizde daha çok yer ediniyor. Finansal okur-yazarlık için her ne kadar sevindirici bir gelişme olsa da kavram karmaşası ve verilere baktığımız nokta farklı yorumlarla birlikte soru işaretlerine neden oluyor.

Merkez Bankası, kitabi söylemle, enflasyonu bir ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarında gözlenen sürekli ve genel kapsamlı artış olarak tanımlıyor. Daha farklı bir şekilde açıklamak gerekirse enflasyon para biriminin alım gücündeki değişimi ifade ediyor. Yani 100 lira ile geçen sene ne kadarlık ürün ve hizmet alabiliyordum, bu sene ne kadarlık alabiliyorum sorusunun karşılığıdır enflasyon. Aslında kafa karışıklığına neden olan ve farklı yorumları gündeme getiren noktaların açıklığa kavuşturulmasında da yine bu tanımların satır araları bize ışık gösteriyor. Maddeler halinde açıklamak gerekirse;

1- Enflasyon bir ekonomideki tüm mal ve hizmetleri kapsayıcı fiyat hareketlerinden derlenmektedir. Dolayısıyla enflasyon bir ürün ya da ürün grubundaki zam değil, fiyatların genel seviyesindeki artıştır. Örneğin pazardaki bir malın fiyatı %50 artarken, mağazadaki bir giyim ürününün fiyatı %50 düşmüşse bunun enflasyon üzerindeki etkisini sıfıra yakın gözlemleyebiliriz. Bu örnekte pazar alışverişimizdeki dezavantaj giyim harcamalarımızda bize avantaj olarak dönmektedir. Kış aylarında sebze fiyatlarındaki pahalılıkta yaşadığımız olay da aslında budur. Çok tartışılan geçtiğimiz Ocak ayında gıda fiyatları kış mevsiminin de etkisiyle aylık %6,43 arttı. Patlıcanda, biberde, fasulyede yıllık %80 civarı artış yaşadık. Aynı dönemde ama giyim fiyatları sezon geçişi nedeniyle indirim dönemine girdi. Aylık manada giyim fiyatları %7,95 geriledi. Bir de bunun üzerine doğalgaz, su ve elektrikte devlet indirime gidince Ocak ayı tüketici enflasyonunda aylık artış %1,06 yıllık artış %20,4 olarak açıklandı. Yani pazardaki yıllık %70–80 fiyat artışı, diğer kalemlerin negatif etkisiyle yıllık %20’ye geriledi.

2- Enflasyona yönelik bu tanımlamanın ardından genelde iki itiraz kendisini gösteriyor. İlk olarak, madem giyim fiyatları geçiş döneminde indirime girdi o zaman bunun bir zam dönemi de olacak, o zaman niye görmüyoruz biz bu zamları enflasyonda? Aslında görüyoruz, hem de düzenli olarak. Örneğin giyim grubunun enflasyon geçmişine bir göz atalım. Giyim grubuna mevsim başlangıçlarında koleksiyon değiştiği için yeni ürün grubu ile birlikte zamlar yapılırken eski ürün grupları indirimler ile bir an önce elden çıkarılır. Şekil.1’de 2014’den bu yana giyim enflasyonu aylık değişimi görülmektedir.

Şekil.1 Giyim Grubu Aylık TÜFE Değişim Oranı (%)

Nisan ve Ekim ayları grafikten de görülebileceği üzere giyim grubu için zam dönemidir. Bu aylardan iki ay öncesi ise stokların bitirildiği indirim dönemidir. Dolayısıyla bir süredir enflasyonu aşağı çeken giyim grubunun, Mart ve Nisan zamlarıyla terse dönmesini bekleyebiliriz. Diğer taraftan sebze-meyvedeki fiyatlar baharda yeni mahsullerin gelmesiyle dengelenerek aşağı yönlü harekete geçecektir. Dolayısıyla dönemsel olarak tekil ürünlerde %80 olabilen zam, sürekli olmadığı için %20 seviyesinde enflasyon olarak gerçekleşmiştir.

3- Tamam, çok güzel gidiyoruz. E peki kardeşim, ben iki-üç senede bir tane kaban alıyorum ama her hafta sonu pazardayım, her gün yemek yiyoruz. Giyimdeki zam ile pazardaki zammı nasıl bir tutarsınız. İşte tam burada TÜİK’in enflasyon hesaplama yöntemi devreye giriyor, çünkü bir tutmuyorlar. Her sene TÜİK enflasyona konu olacak malları ve bunun sepet içerisindeki ağırlıklarını hesap etmek için 15.000’lik bir hanehalkı grubuna anket gerçekleştiriyor. Kabaca bu ankette insanlara aylık gelirini nereye harcadığı soruluyor. Buradaki cevapların üç yıllık ağırlıklı ortalaması alınarak yapılan güncelleme ile enflasyon sepetindeki ürünlerin kapsamı ve ağırlıkları belirleniyor. 2019 yılında enflasyon toplamda 418 ürünün — 12 ürün grubu içinde — fiyatı derlenerek ve Şekil.2’deki ağırlıklar kullanarak hesaplanacak.

Şekil.2 2019 Yılı Enflasyon Sepeti Ağırlıkları ve İlk 12 Ürün

Buradaki ağırlık grubu tam olarak “Benim enflasyonum %20” değil söylemini açıklığa kavuşturuyor. Çünkü enflasyon sepeti bir kişinin değil ülke genelinin sepeti. Kimisinin arabası yoktur örneğin otomobil fiyatı önemli olmaz, diğeri günde 100 kilometre yol yapar her gün benzin fiyatlarını takip eder. Günde iki paket sigara içen kimse için sigara en önemli giderdir, sürekli iş seyahatine çıkan birisinin giderinde otel fiyatları üst sırada yer alır. Evi olan kimse kira gideri nedir bilmez, yeni evlenecek birisinin ürün sepetinde ev eşyası yeme-içmenin bile önündedir. Örnekleri bu şekilde çoğaltabiliriz. Özetle, toplamda üçer yıllık hareketli ortalamalar ve 45.000 farklı hanehalkı ile uluslararası standartlara uygun gerçekleştirilen anket sonuçları ile bu sepet belirlenmektedir. Farklı gelir grupları ve yaşam standartlarından insanların harcama ağırlıklarının ortalaması alındığı için de hissedilen enflasyon harcama dağılımına göre ortalamadan yüksek ya da düşük çıkabilir. Bu noktada TÜİK’in kullandığı yöntem uluslararası standartlara ve metodolojiye uygun olmakla birlikte, ek bir gelişme alanı olarak gelir gruplarına göre farklı ağırlıkların yer aldığı ürün gruplarının açıklanması ve buna uygun enflasyonların hesaplanması çok daha sağlıklı sonuçların alınmasına katkı sağlayacaktır.

Enflasyon konusunda sıkça duyulan bir başka serzeniş ise, “Enflasyon düştü diyorlar ama pazarda fiyatlar halen yerinde duruyor” minvalinde ortaya çıkmaktadır. Enflasyonun düşmesi zihinlerde tüm fiyatların düşmesi olarak karşılık buluyor ve hissedilen enflasyon karmaşası burada da bizi karşılıyor. Diyelim ki 2018 yılı boyunca satın aldığımız tüm ürünlere aylık 100 lira ödedik. Ocak ayında tüm ürünlere %20 zam geldi ve bu nedenle enflasyon fiyatlardaki genel artışla Ocak ayında %20 olarak gerçekleşti. Sonraki Şubat ayında diğer tüm malların fiyatı Ocak ayı ile aynı seviyede kalırken devlet tüm konut fatura giderlerinde %10 indirime gitti. Konut fatura giderlerinin sepet içerisindeki ağırlığının %25 olduğu bir ortamda %10’luk bir indirimin fiyatlar genel seviyesindeki yansıması da ağırlığa paralel olacaktır. Bu hesaplamada %10’luk indirimin %25’i yıllık enflasyonda %2,5 seviyesinde bir indirime karşılık gelecek ve Şubat ayında yıllık enflasyon Ocak’taki %20’den %17,5 seviyesine gerileyecektir. Son durumda faturalar hariç fiyatların hepsi aynı seviyede kalmış ancak enflasyon gerilemiştir. Bir başka ifadeyle toplam sepet Ocak ayındaki 120 liradan Şubat ayında 117,5 liraya gerilediği için yıllık enflasyon düşmüş ancak bir önceki yılın Şubat ayındaki 100 liradan 117,5 liraya yükseldiği için de fiyatlar genel seviyesindeki artış devam etmiştir.

Enflasyonun düşmesi ya da yükselmesi fiyat artış hızının düşmesi ya da yükselmesidir. Düşük enflasyon yaşadığımız dönemlerde dahi fiyatlar artmaya devam etmiştir. Bu doğrultuda modern iktisat teorisinde ideal olan sıfır ya da negatif enflasyon değil, ülkeden ülkeye değişen oranlarda enflasyonu düşük tek haneli rakamlarda tutmaktır. Çünkü enflasyon geçmiş dönem fiyatlama davranışlarını yansıttığı gibi geleceğe yönelik beklentileri de gösterir. Negatif enflasyonun olduğu ortamda — deflasyon — gelecek fiyatlamalarda düşüş beklentisi hakimdir. Gelecekte fiyatlarda düşüş bekleyen bir tüketici ise teorik olarak daha ucuza alma güdüsüyle harcamalarını erteleyecek ve bu durum ekonomideki çarkların dönmesinin önüne geçecektir. Türkiye için ideal enflasyon rakamına dair çeşitli hesaplamalar olsa da %5–7 arası bir enflasyon seviyesi ekonomimizdeki sistemi en destekleyici aralık olarak ön plana çıkmaktadır. Şu anda bulunduğumuz seviye buraya oldukça uzak olsa da parasal ve mali politikalarımızın hedefi de bu aralığa olabildiğince yakınsamak olmalıdır.

Mustafa Berk ERDAL

Ekonomist

mustafa.erdal@albarakaturk.com.tr

--

--